11 çocuklu ailenin 3.veya 4. çocuğu ikiz olarak 1959 yılının bahar mevsiminde dünyaya Türkiye’nin Afrika’sı diyebileceğimiz (Kurdistan) Güneydoğu coğrafyasının Batman ilinin Gercüş (Gir güz) ilçesinin Ulaş (Zêlîye) köyünden Dünyaya gelmişim.
İlkokul eğitimimi aynı köyün okulunda sabahçı veya öğlenci birleştirilmiş sınıflarda okudum bitirdikten sonra Kurdistan coğrafyasının farklı medreselerinden medrese eğitimimi tamamladım.
Ancak medrese eğitimi süresinde aileme yük olmamak ve herkesin kendi emeği ile maişetini temin etme düşüncesine sahip olduğum için medreselerde gelenek olan zakat toplamayı red ederek yılın yaz mevsiminde farklı alanlarda çalışarak geri kalan mevsimlerinden eğitimimi sürdürdüm.
1978 in Temmuz ayında askere gittim ve askerlik dönüşü Mardin in bir köyünde 14 ay gibi zamanla fahri imamlık yapabildim ve sonra 1981 yılında Mardin’de resmi imam olarak göreve başladım ve 2005 yılında emekli olana kadar bir camide görev yaptım.
Görev süresinde diyaneti meşru görmem için bir sürü cazip önerilerde bulunuldu ancak hiç birine tenezzül etmeden emekli olabilmeyi başardığım için şükür ediyorum Rabbime.
Emekli olurken de diyanete Allah kıyamette sizinle haşir etmesin duama karşı müftü vekili âmin diyerek cevap verdi,
İmamlığın yanın da kardeşlerimle beraber kendini idare etmenin ilk şartı ekonomik özgürlüğü elde etmek amacıyla 1981 den Saat tamirciliği ila başlayıp, Kitap kırtasiye ve 1988 yılınde güney doğu yöresinde ilk olarak elektronik işlerine Fotokopi, Faks, Bilgisayar Satış servis işleri ile 2000 yılına kadar devem ettik.
Aynı anda O zamanın şartlarında kendi imkânlarımızla kiraladığımız öğrenci evleriyle siyasi ve ideolojik kavgalardan uzak ayrıştırmadan farklı okullardan okuyan şehir dışından gelen öğrencilere yardımcı olarak bilimsel ilmi gerçekler ışığında çalışmalar yaparak erdemli insan olabilmeleri için çaba harcadık.
Çünkü kur’an:2/2 de “bu kitap erdemliler için hidayet rehberidir.” Demekte ve HZ peygamber de İnsanlar değerli madenler gibidir insan kişiliğine dikkat çekerek erdemin insana kişilik kazandırdığını belirtmişlerdir.
Emekli olduktan sonra eskiden beri ilişki ve alakamızın olduğu İnsan hakları alanında Mazlum der le ilgilenerek bir dönem Mardin başkanlığını yaptım. Ancak AKP tarafından Mazlum dere kayyum atanınca da bazı arkadaşlarla HAK İnisiyatifini kurarak İnsan hakları mücadelemize devam ettik.
Ayrıca küçüklüğümden beri ait olduğum ve acısını çektiğim Kürt halkının mazlum yeti için de Türkiye de bir gurup Kürt arkadaşlarla da İslami ilkeler doğrultusunda AZADÎ İnisiyatifini kurma çalışmalarında bulunduk.
Ancak çözüm süreci sona erince Azad de diğer muhalif kuruluşlar gibi sakıncalı görülmesine rağmen çalışmalarımıza davam ettik, İnisiyatif’ten Harekete Hareketten da Parti seviyesine taşıdık ve halen Partiye Azadî nin Genel başkanlığını yürütüyorum.
Küçüklüğümden beri sorgulayan ve farklılıkları zenginlik gören bir anlayışla İslam’ın temel dayanağı Kur’an olduğunu ve örnek tatbikatçı Side Hz Muhammed olduğunu bunun dışında hiç kimse ve kurumun tümüyle örnek alınmasının doğru olmadığını, ancak kim neyi ve kimin adına söylerse söylesin o söylemi veya eylem Kur’an’a arz ederek uygunsa doğru değilse yanlış olduğunu kabul etmeliyiz, bunun dışındaki mevcut İslami anlayışların istisna hariç modern Putperestlik olduğunun Kanaat’ındayım.
Çünkü Kur’an peygamberin wefatından sonra siyasi güç ve otoritelere göre tefsir edilerek, wehyin amacı ve hedefi olan mazlum ve ezilmişlerin beraber erdemli bir yaşamı oluşturmanın yol ve yöntemleri oluşundan saptırılarak insanları ayrıştıran, ötekileştiren cihad ve fetih adıne başka memleketleri sömürge altına almaya çalışan otoriter zalim idarecilerin kılavuzu haline getirmişlerdir.
İktidarın gücü ile de ayakta kalan dini müessese ve âlimlerin sayesinde de halkın zihni bulandırılıp iktidarların esiri haline getirtiliyor.
Daha 3 4 yaşlarında iken rahmetli babamın Konya Seydişehir alüminyum tesislerinden çalışıyor oluşu dolaysıyla, elektrikten, arabadan, asansörden ve vinçten söz etmesi etraftakileri hayrete düşürmesi aklıma da şu sorgulamayı getirmişti, devlet aynı devlet ama niye onlar aydınlıkta bizler karanlıktayız çünkü bizler halen çıra kullanıyorduk lamba bile bir tek muhtarda vardı.
Bu anlatı hayatımın dönüm noktası olacak ki bundan sonra yaşamda olup bitenleri sorgulayan merak eden ve haksızlıkları fark eden bir kişilik kazandırmaya sebep olacaktır.
Bu sebeple küçüklüğümden beri bu kişilik ve anlayışa sahip olduğumdan olayları hep adalet ve eşitlik ekseninden değerlendirdiğim için büyüklerimden ve Seydalarım tarafından azarlama ve hakaretlere maruz kalmam beni daha ileri derece düşünmeme ve yapılan Zulümlere itiraz etmeme vesile olacaktır.
Köy da yaşadığımızdan ve kadına günlük yaşamda çok ağır işler yaptırılmasına itiraz ettiğimden rahmetli Annem bana (alo jinik) yanı kadın hizmetkari demesine neden olacaktı.
Ayrıca ilkokul 1 sınıfta iken tanık olduğum bazı olaylar beni bu coğrafyada; Güç, Para ve Dinin şeytan üçgeni mantığıyla beraber hareket ettirilerek insanları sömürdüğünün sonucuna varmıştım.
Tekrar rahmetli babam bana oğlum dayın imam, amcan imam, kayın pederin imam, bizim köyde medrese vardı şahê xizne Şêx Ahmed dahi okumuş bir gün senin bu söylediklerine benzer şeyler duymadık nerden öğreniyorsun bunları demesine medresede okuduğum kitaplardan cevabıma bu kitapları senden başka okuyan yok mu söylemini tecrübesiz ve medreseye yanı başladığımdan dolayı anlayamamıştım. Ancak araya bir iki yıl falan geçince rahmetli babama, baba bu anlattıkların hepsi söylediklerimin fazlasını da biliyorlar ancak çıkarları ve korkuları yüzünden söylemiyorlar dememi ile adete hayatının şokunu yaşamıştı. çünkü din adamlarının asla doğruluktan ayrılamayacağına inanıyordu.
Ayrıca daha ilkokula gitmeyen bir çocuk iken Rahmetli babam ile bir köylü bahçeyi sulama sırası için kavga etmek üzere iken kendilerine ayıp değil mi basit bir konu için kavga ediyorsunuz hanginiz önce sularsa ö bürü sonra sulayacak günler mi bitecek dememe karşılık rahmetli babam elindeki küreyi indirip adama bu çocuğa dua etki unutamayacağımız dersi verdi diyerek kavga etmekten vaz geçtiler.
Bu şuur ve anlayışla hiç bir şekilde hiç kimseyi maddi ve dünyevi anlamda İnancından, Milliyetinden, Renginden ve de coğrafyasından ayırmadan “Hakkın inançla değil varlıkla alakalı olduğu” piresibi ile imkânların el verdiği kadar hayat sürdürmeye çalışarak, İslam de (Helalin) doğrunun kendine ve İnsanlara maddi ve manevi olarak yararlı olmak olup (Haramın) yanlışın da kendine ve insanlara maddi ve manevi zarar vermek olduğu bilinci ile yaşamaya çalışıyoruz.